19 Ekim 2014 Pazar

Gözlerin Yıldızlardan Mı ?

     Merhaba arkadaşlar :) Şiirin hikayesine geçiyorum hemen başka bir haber yok çünkü :) Akşam yorgunken işte böyle uzanıp dışarıyı seyrederken yıldızları gördüm. Her zamanki gibi her türlü ilhama açık beynim benden habersiz şiiri yazmışta bu anı bekliyormuş gibi 5 dakika içinde ilk iki dörtlüğünü bana sunuverdi. Bu arada ses için benzetme bulamadım çok ilginç iki benzetme oldu ama neyse :) Şimdi şiirin kendisine geçiyorum.

                              Gözlerin Yıldızlardan Mı ?
Gözlerin yıldızlardan mı,
Yahut o sesin,
En güzel sesin,
Ta kendisi mi ?
Saçların,
Saf aşktan mı ?

Hemen dibimdesin şimdi,
Neredeyse baş ucumda,
Kalbin bana o kadar uzak ki,
Kalplerimiz arasında,
Okyanuslar var sanki.
Sözlerin hep dilimin ucunda.

Sesin elmas yansıması mı,
Nasıl bu kadar güzel olabilir bir insan,
Elmas kadar güzelsin,
Neresinden baksan,
Saf yakut gibi sesin.

Aşkın Güneş'in ta kendisi mi,
Güneşten mi yapılmış aşkın,
Sevgin anne sevgisi gibi,
Elin elime dokununca irkiliyorum,
Acaba ondan mı ?

Bu arada wattpad hesabına da destek verirseniz hoş olur :) http://www.wattpad.com/story/25021888

18 Ekim 2014 Cumartesi

Çünkü Sen de Artık Herkes Gibisin

       Merhaba arkadaşlar :) Bugünkü şiirin hikayesi bir temele dayanmıyor. Yani sadece ilhamla yazdım. Neredeyse hiçbir hikayesi de yok. Kısaca nasıl aklıma geldiği tipi şeyleri yazayım. Şöyle ki, çoğu şiirim gibi bunu da ev dışında yazdım. Dershanede teneffüste yazdım. Yazarken takılmıştım bir yerde o sırada arkadan arkadaşın biri ''Beni sakın unutma!'' diye bağırdı. Sohbetin ne olduğunu bilmiyorum ama 3. kıtadaki kısım ordan geliyor :) Buradan o arkadaşa teşekkür ediyorum. Kim olduğunu da hatırlamıyorum ama neyse :) Bu arada bir de normalde kıtaların çoğunun sonunda bulunan '' Sen de artık herkes gibisin.'' kısmını farkında olmadan yazmışım. Yazarken transa geçtiğim için fark etmemişim. Baştan bir daha okuyunca değiştirdim o kısımları silip. Fakat öyle de bir garip oldu o sebepten dolayı bıraktım onları umarım sıkıntı çıkarmaz :) Şimdi fazla uzatmadan şiire geçiyorum :)

         
                    Çünkü Sen de Artık Herkes Gibisin
Beni sevebilirsin de,
Sevmeyedebilirsin,
Artık fark etmez benim,
Çünkü artık sen de herkes gibisin.

Artık umurumda değilsin,
İstediğini yapabilirsin,
Yahut istediğine sarılabilirsin.
Çünkü artık sen de herkes gibisin.

Yalvarmam artık sana,
Şu saatten sonra,
Kendimi teslim ettim Hakka.
Senden tek bir dileğim var,
Beni sakın unutma,
Artık herkes gibi olsan da.

Saçlarına bakmam artık,
Yahut gözlerine,
Belasını verecek Allah elbet,
Şu aşk denen hissin,
Çünkü artık sen de herkes gibisin benim için. 

Bu arada wattpad hesabı açtım orayı da desteklersek hoş olur :) http://www.wattpad.com/76594870

17 Ekim 2014 Cuma

Ben de...

       Merhaba arkadaşlar :) Öncelikle dün çok yoğundum. Yayın yapamadım özür diliyorum. Sonrasında şiirin hikayesine geçiyorum. Bugün dershaneye giderken yolda bir çocuk gördüm. Küçücük bir çocuktu. Tahminimce 5 en fazla 6 yaşındaydı. Süpürge de epeyce kısaydı. Fakat çocuk o kadar küçücük bir şeydi ki. Süpürge ona kıyasla daha uzun ı. Elinde de bir süpürge tutuyordu. Sduruyordu. 15-20 santim kadar. Şiirin ilk dizeleri aklımda oluşmaya başladı o anda. İlk dörtlüğünü de yazdım kafamda dershaneye varana kadar. Ezberimde tuttum. Matematik öğretmenimle birebir etüdüm vardı. Biraz da erken gitmiştim. Öğretmenimizden izin istedim unutmadan not almak için ve şiirin ilk dörtlüğünü o sırada yazdım. Yaklaşık bir saat sonra etüt bitince çıktım odadan ve bir sınıfa geçip şiiri tamamladım. Aslında düşündüğümden çok farklı bitti. Son dizesinde bile olsa aşka bağlandı yine :) Şimdi ilk defa uzatmadan şiire geçiyorum :)

                                                          Ben De...
Ben de küçüktüm,
Boyumdan büyük süpürgelerle oynayarak,
Onlarla arkadaş olarak büyüdüm.
Evet, ben de küçüktüm.

Ben de aşık oldum,
Boyumdan büyük aşklar yaşadım,
Hep onu sordum.
Evet ben de aşık oldum, 
Aşık olduğuma, 
Tamamen teslim oldum.

Ben de öğrenci oldum,
Boyumdan büyük sorularla uğraştım,
Dersi dinlediğim de oldu,
Hiç dinlemediğim de.
Evet, ben de öğrenciydim.

Ben de genç oldum,
Boyumdan büyük ergenlikle,
Yeniden doğdum.
Umursamadım başta sivilcelerimi,
Ama sonra hepsine düşman oldum.
Evet ben de gençtim,
Hala daha gencim.

Ben hiç şair olmadım, 
Hiç oyuncu olmadım,
Ünlü olmadım hiç ya da.
Ama aşık oldum sana.

Bir de son olarak wattpadte de paylaşmaya başladım şiirlerimi. Oradan da takip ederseniz çok hoş olur :) Wattpad linki : http://www.wattpad.com/76471334



15 Ekim 2014 Çarşamba

Gözlerini İzlemek

     Merhaba arkadaşlar :) Bugünkü şiirin hikayesi biraz garip, biraz da ilginç. Şöyle ki şiiri gerçekten bir kıza yazdım. Hani normal, nefes alan yahut canlılık özellikleri gösteren bir kız. Bloğun ileride büyüme ve birtakım başka sıkıntılardan dolayı ismini vermiyorum. Şiirin hikayesi de aşırı sıkıntılı biraz değiştirerek yazacağım maalesef belki zamanı gelince... Şimdi şiirin hikayesinin bu kez gerçek bir kıza bağlı olduğunu söylemiştim. İçimde garip bir his yaratan bir kız için yazdım. Tam da oracıkta (masamda) yazmaya başladım. Gözleri gerçekten içimde çok garip bir his yaratıyordu. Huzursuz oluyordum. Sanırım aşık olmuştum. Aşık olmamak için ölürcesine direniyordum. Kızı daha önceden tanıyordum. Ama hiç bu kadar yaklaşmamıştım. Hiç bu kadar fazla bakmamıştım gözlerinin içine. Ama kendimi zorla kurtardım etkisinden. Gözlerim karardı, sırama çöktüm. Sonrasında şiir defterimi çıkarıp allak bullak kafamla şiiri yazmaya uğraştım. 15 dakikalık teneffüste ancak 2 kıtasını yazabildim o kafayla. Devamını eve dönünce yazdım. Evde bile kafam fazlasıyla bulanıktı. O garip his hala devam ediyordu. O gün fark ettim ki. Bir kıza şiir yazmak, hiçbir his olmadan aşk şiiri yazmaktan çok daha zormuş. Düşünceme göre o kafayla yazdığım şiirden bir hayır gelmeyecekti. Öyle de oldu diye düşünüyorum. Ama kızcağıza kapıldıktan sonra neredeyse doğru düzgün şiir yazamıyordum. Yeni yeni geçmeye başladı. Şuan elimdeki en iyi şiir olmasa da üstümdeki en büyük etkiyle, en büyük duygusallıkla yazdığım şiirdir. Sadece bu iki neden bile şiiri paylaşmam için yetiyor ve de artıyor diye düşünüyorum. Bu arada şuan Attilâ İlhan'ın ne büyük bir usta olduğunu çok daha iyi anlamış bulunuyorum. Çünkü ben bu duygularla doğru dürüst şiir yazamazken, bu baskıyla en azından, O şaheserler sunuyordu edebiyat dünyasına. İç dünyası da benden kat be kat daha karışıktır diye tahmin ediyorum. Şiirleri yazdığı yaşla benim şu anki yaşım arasındaki farktan değil bundan eminim. Çünkü Attilâ İlhan ben yaşlarındayken bile bu duyguları yaşamış ve üstüne tekrar tekrar şaheserler çıkarmıştır. Bir gün Attilâ İlhan' ın üslubunu yakalamak hatta geçmek en büyük hayallerimden biri şu sıralarda, ne kadar imkansız gözüyle baksam da. Neyse arkadaşlar fazla kaçtı bu sefer hatta çok fazla kaçtı ciddilik. Hemen şiire geçiyorum :)


                                                         Gözlerini İzlemek 
O bakışların,
Hele o parıltılı gözlerin,
Pek bilmesem de,
Fazla söylemesen de, 
O güzel sözlerin.

Sesin, yüzün, 
Ve de seni görünce, 
Beni saran hüzün.
Hepsi nereden baksan, 
Sensin, senin gözlerin,
Senin sesin, 
İnce bedenin,
Güzel yüzün.

Hepsini bir kenara atsam, 
Yahut en azından yapmaya kalsam,
Hepsini atabilirim bir kenara belki ancak,
Gözlerini atamam,
Sözlerini yahut sesini atamam,
Onlar benim,
Kendimden önemli iki parçam.
En azından böyle bunlar, çoğu akşam.

Bugün nerelerdesin,
Tahminimce, bana göre,
Hiçbir yerdesin,
Ama yalnızca,benim için.
Benden kaçar mısın anlamam,
Sanırım ben de senden kaçıyorum,
Senin bakışlarından.
Ama asla kaçamam, 
En ufak bir güzel lafından.

14 Ekim 2014 Salı

N'olur Rüyama Girme Bu Gece

      Merhaba arkadaşlar :) Şiirin nerede yazıldığından başlayayım öncelikle; şiiri yatmadan hemen önce yatağımın üstünde defter ben diz üstü çökmüş biçimde yazmıştım. Çok garip bir duruştu işte yazarak tam tarif edilemiyor :) Şimdi şiirin hikayesine gelirsek onun da ayrı, ilginç ve aşktan bağımsız bir hikayesi var. Şöyle ki şiirde çokça geçen '' N'olur rüyama girme bu gece.'' ifadesinin başta aşkla bir bağlantısı yoktu. Kabuslarımda kendi kendime söylüyordum. 3-4 gün aynı kabusu görünce dedim ki ilham ayağıma kadar geliyor ben tekme atıp uzaklaştırıyorum. Neden bunu da şiire çevirmeyeyim ki. Sabah uyandığımda aklıma gelmişti şiire dönüştürmek. Ama bir an önce okula gitmem gerektiği için fikri uygulayamadım. Yalnızca şiir defterime unutmamak için başlığını attım. Eve geldiğimde çoktan unutmuştum bile. En son akşam yatmadan önce defteri açtım amaçsızca. Sonrasında başlığı görünce hatırladım yazacağımı. Fakat sabahki şiir taslağını da unutmuştum haliyle. Taslak derken kabusu nasıl aşk şiirine çevireceğim düşüncesiydi taslak. Sonra kafamda başka bir şekilde tekrar yazdım şiiri en sonunda kağıda döktüm. 
       Başta söylediğim gibi şiirin anahtar kelimesi vazifesini yapan kelimenin aşkla baştan bir irtibatı yoktu. Yani sonradan garip bir şekilde birleştiler. Sanırım bu kadar ayrı şeyleri birleştirebilmeyi lirik şiire olan aşkıma borçluyum :) Tekrar uzattıktan sonra şimdi şiire geçiyorum :)

                           N'olur Rüyama Girme Bu Gece

N'olur rüyama girme bu gece,
Uzak durmaya bak benden kendince,
Dudakların büzülmüş hafiften,
Biraz da ince ince,
N'olur rüyama girme bu gece.

N'olur kendin gel yanıma,
Yalnızca bu gece,
Rüyama girme n'olur,
Yalnızca bu gece.

N'olur, rüyama girme bu gece,
Vücudun hafif ince,
Yüzün bas baya zarifçe.
N'olur yanıma kendin gel bu gece. 

Yalnızca bu gece istiyorum seni, 
Gerçekten görmeyi,
Rüyamda değil,
Sadece gerçek seni.

13 Ekim 2014 Pazartesi

Lirik Şiirden Epik Şiire- Seyit Onbaşı

      Merhaba arkadaşlar :) Sanırım başlıktan da anlaşılabileceği üzere bugün yayınlayacağım şiir biraz farklı olacak. Şuana kadarki yayınladığım 6 şiirin 6 sı da aşk üzerine(lirik) şiirlerdi. Fakat bugün yayınlayacağım şiir kahramanlık üzerine yani bir epik şiir. Birtakım eksiklikler var şiirde. Yani kafiyeleri daha çocukça yahut gelişmemiş kafiyeleri ve redifleri var. Bu farkı yaratan unsur şiiri 6. sınıftayken yani 2 sene önce yazmış olmam. Sanırım 6. sınıfın yazına kadar sadece epik şiir tarzında yazmıştım. İlk yazdığım bu şiirdi, fakat onların içindeki en iyisiydi bence. Bana göre epik şiir tarzındaki şah eserimdir. Tabii kendi çapımda. Şiirin başka bir özelliği de şudur ki; bu şiir benim şiiri sevmeye başlama sebebimdir. Eskiden tüm okul yarışmalarına katılmak zorunluydu ve yazdığım şiirler 2 dörtlük oluyordu. Çünkü şiir yazmayı sevmiyordum. Fakat hikayede de nedenini anlatacağım üzere bu şiir 9 kıtadan oluşmaktaydı. Böylelikle şiir yazmaya başladım. Ve şiir tarzım şekillenmeye başladı. Uzun şiirler yazdım Attilâ İlhan ı tanıyana kadar. Tanıdıktan sonra fark ettim ki, kısa şiirler de güzel olabiliyormuş. Hatta uzun şiirlerin önemli bir kısmından daha etkileyici oluyorlarmış. Belki siz de fark etmişsinizdir. İlk yazdığım şiirden dünkü son yayınıma kadar sürekli kısaldı şiirler. Bunda Attilâ İlhan ın etkisi büyüktür. 

     Şimdi daha fazla uzatmadan şiirin hikayesine geçiyorum :) Şiiri bir ilhamdan dolayı değil zorunluluktan dolayı yazmaya başlamıştım. Yanlış hatırlamıyorsam 18 Mart yarışmasıydı. Türkçe öğretmenimiz zorunlu tutmuştu. Şimdi değerli hocamın değerini anlıyorum. Bu yarışmayla birlikte şiiri sevmeye başladım. Eğer bunu görüyorsa kendisine teşekkür ediyorum :) Benim kafamda yoktu bu şiiri yazmak, yazmayacaktım aslında. Sonra ablamla kavga ettik işte şöyle de böyle de. Nedenini hatırlamıyorum. Sonra hani halıyı izleme faslı falan olur ya öyle oldu annem kızıyor işte ben de dedim benim ödevim vardı sonra konuşalım. Yani bir nevi ödevi azardan kaçmak için yapmaya başladım. Oturdum ilkten normal bir şiirdi. 2 kıta olarak düşünmüştüm. Sonradan ne kadar uzun yazarsam o kadar geç azar işitmeye devam ederim diye düşünerek uzattıkça uzattım şiiri. Bu kısımda anneme ve ablama da teşekkür ediyorum. Çünkü kavga etmemiş olsak şiiri yazmayacaktım bile. Ayrıca böyle bir şiir insan mutluyken yazılamaz diye düşünüyorum. İşte her neyse şiiri yazdım, annemlere okuttum falan beğendiler baya. Okula götürdüm hoca sırayla okutturuyor. Bende baya heyecanlıyım haliyle. Şimdi sıra bana geldi, okudum şiiri hocamız ilkten bir şaşırdı. Sen yazdın değil mi falan dedi. Haklı da. Her şiirini 2 kıta yazan çocuk oturmuş 9 kıta şiir yazmış, ben de olsam ben de şaşırırdım. Neyse işte topladı hocamız bunları. Şimdi 18 Mart günü işte dereceler açıklanıyor. Bizim okulda da o zamanın 8 leri çok iyi yazıyor ben derece beklemiyorum. Olursam da üçüncü olurum diyorum. Sonra açıklamaya başladılar. İşte üçüncüyü söylediler. Ben değilim haliyle. Benim de umutlarım söndü. İkinciliği imkansız görüyorum. Sonra söylediler ikinciyi. AHA BEN! diye bağırdığımı hatırlıyorum. Çünkü ilk madalyamdı o benim. Çok ilginç bir duyguydu. Sonrasında arkadaşlarımın yanına geri döndüm sahneden sonra. Böyle madalyayı ellemeye çalışıyorlar falan ilginç bir şeydi :) Evet, şiirin hikayesi böyleydi :) Şimdi aşırı fazla uzattıktan sonra şiire geçiyorum :)


                                     Seyit Onbaşı
Sakin bir sabahtı,
Sanki savaşın içinde değilmiş,
Sanki kimse birbirine düşman değilmiş,
Sanki, savaş sona ermiş gibi sakin.

Birden ufukta zırhlılar göründü,
Hepsi, birbirinden güçlü,
Birbirinden gösterişli zırhlılar.
Bunlar, düşman zırhlısıydı.

Ateş kustular tüm tabyalara,
Susturdular tümünü,
Ama, biri vardı susturulamayan,
Bu, Seyit Onbaşı' nın tabyasıydı.

Az sonra, bu tabya da susturuldu,
Düşman, kutlamalara hazırlanıyordu.
Tabyadaki herkes kuma gömülmüş,
Çoğu şehit, kalanı ağır yaralıydı.

Bir Mehmetçik vardı ki,
Tabyanın, en güçlülerinden biri.
Seyit' ti bu Mehmetçik,
Kaldırdı koca gülleyi.

Vatan elden gidiyor,
Buna izin veremem, dedi.
Bütün gücünü toplayıp,
Yürüdü merdivenlere.
Sanki üç değil, üç yüz merdiven vardı.

Ama Seyit zorladı kendini,
Çıktı tüm merdiveni.
Bismillah, dedi topa koydu gülleyi,
Topa sarıldı, hadi batır şunu dedi.

Ateşledi koca gülleyi.
Gözlerine inanamadı,
Batıyordu Ocean dedikleri,
Önce alev aldı güvertesi,
Sonra boyladı boğazı kendisi.

Mehmetçik böyle iken,
Vatandan hiç olunur mu,
Gideceği yer cennet iken,
Ölmekten korkulur mu ?




12 Ekim 2014 Pazar

Ufukta Aşk Var

      Merhaba arkadaşlar :) Bugün yine her zamanki gibi şiirin hikayesinden başlamayı düşünüyorum. Şiirin hikayesi şöyledir: Bugün dershanede, test çözmekten bıkmış halde, pencereden gökyüzünü seyretmeye başlamıştım. Birden şiirin ilk dizeleri ve hemen ardından şiirin başlığı gökyüzünden gözlerime oradan da kalemime sıçradı. Çantamdan defterimi çıkardım ve unutmamak için şiirin başlığını attım. Zil çalar çalmaz da yazmaya başladım. Yaklaşık bir on dakika kadar sürdü. Zaten fazla uzun bir şiir değildi. ''Ufukta Aşk Var'' şiirinin hikayesi de bu şekildeydi. Evet, çok şaşırtıcı bir öyküsü olmadığının farkındayım ama kendime çıkardığım bir ders oldu buradan. İlhamın ne zaman, nereden ve ne şekilde geleceğinin belli olmayacağıydı bu ders. Her neyse yine her zamanki gibi lafı fazla uzatmadan diyorum fakat çoktan laf fazla uzadı :) Hemen şiire geçiyorum:


                                  Ufukta Aşk Var

Ufukta aşk var,
Görüyorum.
Sanki bulutların arkasından geliyorsun.
Seni görüyorum.
Ufukta aşk var,
Sen de varsın.
Şimdi gitme gözümün önünden,
Yüzün biraz daha kalsın.

Ufukta aşk var,
Görüyorum,
Mutlu muyum,
Hüzünlü mü,
Bilmiyorum.
Ufukta sen varsın,
Gözlerin var,
Silinme gökyüzünden,
Yüzün hep gökte kalsın.

11 Ekim 2014 Cumartesi

Yıldızlardan Parlak, Güneşten Sıcak

  Merhaba arkadaşlar :) Sanırım bugün biraz geç kaldım, kusura bakmayın biraz işim vardı :) Sanırım yarın da böyle olacak ama hafta içi öğlen gibi yazarım yine. Her neyse şimdi gelelim şiirin hikayesine. Sanırım başlıktan da içinde astronomi barındıran bir şiir olduğu anlaşılabiliyor. Ama şiirin ana duygusu yine her zamanki gibi aşk. Şiiri bugün öğle gibi yazdım diye hatırlıyorum. Annem ve babam veli toplantısına gitmişti. Ben de haliyle evde tek kalmıştım. Sıcaktan da bunalmıştım. Ayrıca büsbütün de sıkılmıştım. Dershaneye gitmeyi beklerken aklıma geldi şiirin ilk dizeleri. Boşa gitmesin diye yazmaya başladım. Fazla ümidim yoktu, sıradan şiirlerimden biri olur gibi gelmişti ilk dizelerinde bana ama ilerledikçe bunun diğerlerinden çok farklı olacağını hissetmiştim. Hissettiğim gibi de oldu diye ümit ediyorum. Kendimce de inanıyorum farklı olduğuna. Tabii takdiri yine size kalmış :) Fazla uzatmadan şiire geçiyorum:


                             YILDIZLARDAN PARLAK, GÜNEŞTEN SICAK
Bazen yıldızları saymaya çalışırsın,
Ama ne var ki,
Yapamazsın.
Yıldızlar senin için fazla kabadır.
Yıldızlardan bile daha parlaksın,
Güneş' in kendisinden bile,
Daha sıcak,
Tenin zarif,
Gözlerin parlak.

Ay ile tanışmışlığınız var mı,
Ondan mı öğrendin,
Böyle güzel olmayı,
Yahut böyle parlamayı.
Gülüşün ayrı bir aşk hikayesi,
Sanki en parlak yıldızın,
Ta kendisi.
Gözlerin yemyeşil,
Sanki bir orman tanesi.

10 Ekim 2014 Cuma

Ne Zaman Sevdim Seni?

     Her şiirin bir hikayesi vardır, bilirsiniz. Çok az kısmının bir hikayesi yoktur, yalnızca ilham ile yazılmıştır :) ''Ne Zaman Sevdim Seni'' şiirinin de hikayesi gülünç, bir o kadar da ilginçtir, benim görüşüme göre tabii. Hikayesi şöyledir; okulda boş bir ders esnasında(İngilizce) acaba yazdıklarımı İngilizce de yazabilir miyim diye merak ettim. Ders boş ama ben boş durur muyum, başladım yazmaya. Tabii 8. sınıf İngilizcesi ile yazmak ne kadar mümkünse o kadar oldu :) Tek dörtlükten oluşuyordu, kendisi de şöyleydi:

''When I love you,
I don't know,
But I know one thing,
I love you.''

    Biraz önce de söylediğim gibi 8. sınıf İngilizcesi ile bu kadar oluyor :) Sonradan bir arkadaşımdan düzeltmesini istemiştim. Düzeltmişti sağolsun. Ama hatırlayamıyorum şuan tam olarak o kadar vahim bir İngilizcem var :) Her neyse işte sonradan baktım İngilizce pek iyi olmuyor. Türkçe anlatmak istediğim şey şiir şeklinde çok hoş duruyor diye düşündüm. Sonra bunu çevirip 2 dörtlük daha ekleyip İngilizce den çevirdiğimi sona attım daha çarpıcı olsun diye :) Şiirin hikayesi bu. Şuan fazla uzattığım duygusuna kapıldım bu yüzden bir an önce şiire geçiyorum :)

                                                 Ne Zaman Sevdim Seni
Ne zaman sevdim seni,
Bilmiyorum.
Ya da nasıl sevdim,
Hatırlamıyorum.

Ne zaman sevdim seni,
Tekrar bilmiyorum.
Tanışma anımız,
Buğulu bir cam gibi.

Ne zaman sevdim seni,
Bilmiyorum.
Ama tek bir şey biliyorum,
Seni seviyorum.

9 Ekim 2014 Perşembe

Bu Nasıl Sonbahar

Merhaba arkadaşlar :) Bugün atacağım şiir bloğun adını doğruluyor. Attilâ İlhan ın ``Bu Nasıl Sonbahar" adlı şiirinin başlığına baktım ve ilham oradan geldi. Kısacası ilham yine İlhan dan geldi :) Umarım beğenirsiniz :)

    Bu Nasıl Sonbahar
Bu nasıl sonbahar,
Sen yoksun,
Aşk var,
Ama sen yoksun.

Bu nasıl sonbahar,
Yağmur var,
Aşk yine var,
Ama sen yine yoksun,
Senle yağmurda yürümek yok.

Bu nasıl sonbahar,
Pişiren sıcakları var,
Romantik havası yok,
Biliyorum neden,
Çünkü sen yoksun yar.

Bu nasıl sonbahar,
Sen yoksun,
Aşkın yok,
Benim aşkım var,
Lâkin karşılığı yok.

Bu nasıl sonbahar,
Ben varım,
Sen yoksun,
Ben senin sevginden yoksun.

Bu şiiri gece saat 2 de yazmıştım. İlk kısmında yağmur var demiştim gerçekten de deli gibi
yağmur yağıyordu. Sonlara doğru da pişiren sıcakları var demiştim. Gerçekten de şiiri yazarken hava değişmiş ellerim donarken birden deli gibi terlemeye basılmıştım. Yani mantık hatası gibi görünse de şiirin hikayesini oluşturuyor :) Kendinize İyi bakım takipte kalın :)















8 Ekim 2014 Çarşamba

İLK KEZ SEN :)

Merhaba arkadaşlar :) Bugün atacağım şiir fazla normal değil. Aynı benim gibi:) Hangi açıdan değil diye soracak olursanız da şöyle ki bu benim ilk şiirlerimden biri son 2 aydan sonra ilk şiirin diyeyim bir duraklama zamanı olmuştu yazmaktan soğumuştum. Fazla uzun tutmayayım şiiri pekçok şiirden ayıran özelliği dörtlükler halinde olmaması daha doğrusu benim pek çok şiirimden ayırıyor bu özelliği :) Bir özelliği daha var ayrıca bu ona ilk yazdığım şiir. Hadi bakalim başlıyorum :)


                          İlk Kez Sen
Seni ilk gördüğümde,
İlk duyduğumda sesini,
Gözlerine baktığımda,
İlk kez bana baktığında,
Ne söyleyebilirdim ki.
Ne söyleyebilirdim sana?
N'olur bir kez daha bak bana,
Saçların savrulurken,
Gözlerin,
O güzel gözlerin,
Parıldarken ne olur,
Bir kez daha bak bana.
Bir kez daha konuş benimle,
O tatlı sesinle.
Biliyor musun,
Bazen giriyorsun rüyalarıma,
Yanına yaklaşıyorum bazen,
Elimi kaldırıyorum,
Dokunmak için,
O güzel saçlarına.
Ama yapamıyorum,
Olmuyor,dokunamıyorum.
Tam dokunacakken saçlarına,
Uyanıyorum bir anda.
Acaba adımı biliyor musun,
Ya da varlığımdan haberdar mısın?
Birkaç ay sonra görsen beni,
Hatırlar mısın?
Tanır mısın beni,
Bakar mısın bana,
Yalnızca bir kez daha,
O güzel gözlerine.
Konuşur musun benimle,
O güzel sözlerinle,
O güzel sesinle?
Biliyor musun,
Seni seviyorum.

İyi günler takipte kalın, kendinize iyi bakın :)

Bu arada bunları yazıyorum da beni tanısanız şizofren dersiniz yazdıklarımla alakam yoktur.  Bilim adamları şiir yazarken başka biri olduğuma inanıyor :)

7 Ekim 2014 Salı

İlk yayın :)

Evet arkadaşlar blog ismi biraz garip biliyorum. Ama siiirlerimi okuduğunuzda Attila İlhan hayranlığımı sezebileceğinizi düşünüyorum. birçok siirimde Attila ilhan İn eserlerinden küçük alintilar yapıyorum hatta bazilarinda ana duygu hemen hemen ayni oluyor ama tabii ki kendimden birçok şey katiyorum siirlerime. Blogumu açma amacim aslinda siirlerimin kalici olmasini sağlamak ama okuyucularım artarsa da fena olmaz yani :) 

   Şimdilik şiirlerimden birini seçtim onunla basliyorum umarim begenirsiniz :)


BİR SEN YOKSUN YANIMDA

Hani demişler ya,
Rüyaların hep tersi çıkarmış.
Ben hiç birlikte olduğumuzu görmedim,
Tersi çıkar mı dersin?

Hani demiş ya Mevlana,
"Ne olursan ol,gel yanıma."
Ben seni istiyorum,
Gelir misin yanıma?

Nereye baksam,
Neyi koklasam sensin.
Yıldizlara baksana,
Sana gıpta etmisler,
Parliyorlar senin gibi.

Ne dersin ey sevdigim,
Bir gün sende beni sever misin.
Yoksa umrunda olmamaya,
Devam mi edeceğim.

Hic ağlarken görmedim seni,
Gözünün dolduğunu bile.
Hep gülümser misin boyle,
Ben istemesem bile?

Hani ben demiştim ya,
Her yerde sen varsin diye.
Hem varsin hem yoksun,
Hem her yerdesin, hemde hicbir yerde.

Hep seninle yağmurda yürümek,
Birlikte islanip,
Birlikte gülmek istemiştim.
Mevsimi de geldi,
Sen ne dersin?

Herkes yanimda,
Sen dişinda herkes yanimda
Bir sen yoksun,
İstesem gelir misin yani basıma,
Çok istesem sever misin beni bir basina.

Herkes yaninda ama bir sen yoksun,
Gecenin karanliginda kaldim sende yoksun.
Herkes yanimda olsa ne yazar, sen yoksun
O çok sevdiğim sensiz kaldim simdi.

Şimdi kimse yok yanimda.
Gecenin karanliginda,
Bir ben, bir kaldirimlar.
Bir de sokaklardaki ,
Ciliz lambalar.

Bazen düşünüyorum,
Sana devrimi acsam.
Tatli sesinle söyler misin bana,
Sadece tek bir cumle,
"Ben de seni seviyorum-belki de-."